25 Mayıs 2009 Pazartesi

Timeout'ta Mavra ve Didem Aras

Kafeler&Bistrolar
Mavra design cafe.workshopŞimdi siz de bu mekana yıldız verin!

Mekan : Mavra design cafe.workshop
Tel: (0212) 252 74 88Adres: Serdar-ı Ekrem Caddesi 31Semt: Kuledibi

Mavra, özel tasarım oyuncakları, sakinleştiren ışıklandırması, heykel-seramik-oyuncak yapımı ve resim atölyeleri, yakaladığı 'ev yapımı' lezzetleri ile içinden çıkmak istemeyeceğiniz yerlerden
Her gün 08.00-00.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli. Sigarasız bölümü yok.
‘Oyuncaklı’, son birkaç yıldır, özellikle popüler kültür, sinema, sanat gibi konularda serbestçe kalem oynatan-nispeten-genç kuşak muhabirler ve editörlerin sık kullandığı bir kelime. Çözmesi veya kavraması zor buna rağmen zevkli, renkli, bol anlam ve tat barındıran olgular için kullanılan bir sıfat. Örneğin, İstanbul’un hiper cool mahallelerinden Kuledibi’nde birkaç ay önce açılmış ufak bir kafe için ‘oyuncaklı’ sıfatı kullanılırsa çıkartılabilecek anlamlar şunlar olabilir: Bulması zor. Veya iç mekân alışılmadık bir karmaşıklıkta. Veya menü bir tuhaf. Veya randevusuz müşteri almıyor. Ve benzeri gariplikler. Bizim yazımızda söz konusu olan Kuledibi kafesi Mavra için bunların hiçbiri tam olarak geçerli değil. İlk olarak bulması hiç de zor sayılmaz, çünkü son dönemlerde müthiş merak ve arzu uyandıran Doğan Apartmanı’nın tam karşısına denk geliyor (Eğer Doğan Apartmanı’nı görmemiş, daha da kötüsü duymamış olanlar varsa, Mavra’yı bahane ederek Kuledibi’ne yollanıp o her yanından azamet akan tarihi binayı görmeleri tavsiye edilir). İkinci olarak; iç mekân hiç de karmaşık değil, ilk bakışta huzur veren ışıklandırması ve eski taştan yer karolarıyla insanı kendine çeken ufak bir alan. Fakat; (düz anlamıyla kullanılıyor) oyuncaklı. Kafede her an, farklı tasarımcıların objeleri ve oyuncakları sergileniyor ve satılıyor. Buranın dingin ortamı ve sakinleştirici ışıklandırmasıyla hafif kontrast oluşturan rengârenk, tip tip, komik, çılgın, akıllı, absürd, türlü türlü oyuncaklar ve objeler kafenin dört bir yanında sergi halinde. Ortama ruhunu veren de bir anlamda onlar. (Bu son söylenenler akla bir dönemin efsanevi Beyoğlu kafesi Naregatsi’yi getiriyorsa, hemen silin o imajı, ilgisi yok. Burası daha şık ve onca çılgın objeye rağmen biraz daha ağırbaşlı; kadın dokunuşu her köşede hissediliyor.) Oyuncakların hikâyesinden önce kafenin hikâyesini anlatalım: Altı yıldır Galata’da yaşayan seramik sanatçısı Yonca Akçay, Mavra’yı önce kendisine ofis, üretimlerini sergileyeceği bir alan ve minik bir kafe olarak düşünmüş. Mahallelinin kafeyi sahiplenmesi ve müdavimlerin oluşması sonucunda ofisini ve hazırladığı workshop alanını Doğan Apartmanı’ndaki atölyesine taşımış. Kafeyi ve menüyü biraz daha genişletmiş. Sergilediği tasarımların yanına kendi oyuncak koleksiyonunu da koymuş. Daha sonra oyuncak üreticileriyle iletişime geçip onların ürünlerini de sergilemeye ve satmaya başlamış. Yerli yabancı bir sürü tasarımcının oyuncakları ve objeleri burada. Şu sıralar Mavra’da işlerini görebileceğiniz ve satın alabileceğiniz tasarımcılar: Renkli aydınlatma önerileriyle Cem Yücel, yine aydınlatma objeleri ve mobilyalarıyla Eralp Akyol, hem fonksiyonel hem de estetik eserleriyle seramik sanatçısı Mehmet Kutlu, Ömer Ünal, Ömer Ozan, genç moda tasarımcısı Deniz Yeğin, Yumuşak Şeyler, Kid Robot, çılgın saç bantlarını, taçlar, kolyelerve aksesuarlarıyla süse meraklı genç kadınların keşfetmesi gereken Didem Aras, Barış Sarıbaş, Otto Sulzbach, Abdullah İçdağ, Take Away... Mayıs ayında Mavra’da heykel, seramik, oyuncak yapımı ve resim kursu başlıyor. Kış aylarında ise yeni atölyeler eklenecek, şömine başında sohbetler başlayacak.
Kuledibi’nin fazla da darbe almadan burjuvalaşan bohem ruhuna tam oturmuş Mavra. Macbook’unu açanın kahve üstüne kahve içip kendi halinde işini yapacağı, acıkan veya bir kahve molası vermek isteyen gezinticilerin keyifle uzun uzun oturacağı, arkadaş gruplarının ortadaki büyük tahta masaya konuşlanıp, etrafta duyan gören var mı sıkıntısı yaşamadan diledikleri gibi şamata yapabilecekleri intim bir yer. Mekânın girişinde hemen sağdaki açık büfe işlevi gören duvara dayalı tezgâhta, iştah açıcı tuzlular ve tatlılar sergileniyor. Elmalı pie, kurabiyeler, poğaçalar, börekler sizi, ısırdığı petite madeleine’in dili ile damağı arasındaki gezintisinden yola çıkıp çocukluğunun kahvaltılarına yüz sayfalık bir dönüş yapan modernist Marcel Proust’la kader arkadaşı yapabilir ve anneanne veya babannenizin çocukluğunuzda size sunduğu tatlara dönebilirsiniz. Sözün özü: Açık büfeye günde iki parti tatlı ve tuzlu çıkıyor ve bu küçük lezzetler tamamen ev yapımı tadında (İstanbul kafelerinde çok sık rastlanan bir şey değil). En güzel masa, şüphesiz giriş bölümündeki üstü seramik karo döşenmiş, mutfağın tam karşısına denk gelen masa. Menüde çay, kahve muhabbetinin haricinde biftek, köfte, makarna gibi mükellef tabaklar da var; ama bizce Mavra, mekânın karakteri itibariyle güne pozitif bir başlangıç için kahvaltı alınacak veya yoğun geçen bir günün akşamında uğranıp kahve veya bir kadeh şarapla rahatlanacak bir yer. Hafta sonları öğleden sonraya uzayan brunch muhabbetlerine katılıp, keyif yapmak iyi bir seçenek. Kuledibi’nin cool kullarıyla dirsek dirseğe takılmak da cabası.